GönderenKonu: Doğru Aşkı Yanlış İnsanla Yaşamak  (Okunma sayısı 635 defa)

bagimlilik

  • Forum Üyesi
  • İleti: 6
  • Üyelik Tarihi:
Doğru Aşkı Yanlış İnsanla Yaşamak
Tarih : 15-10-2014 Saat : 23:34
"Mutluluğu bulmak için değil, paylaşmak için evlenilir. "Harry Emerson Fosdick
 
Doğru Aşkı Yanlış İnsanla Yaşamak

Aşkımız yoğun ve saf ise, o kişiyi de öyle görürüz. Hem aşkın gözünün kör olması hem de aşkın saflığı, âşık olduğumuz kişiyi tanımamıza engel olur. Bu durumda da doğru bir aşkı yanlış bir insanla yaşadığımızı sonlarda anlamaya başlarız. Geriye dönüp baktığımızda ise, kendimize kızarız ona inandığımız, güvendiğimiz ve onun kadar çok sevdiğimiz için. Oysa o duyguların olduğu bir ilişkide bir insanın her yönünü tanımak çok zordur.
 
Yanlış kişi için her şeyi feda eder, doğru kişiden ise acısını çıkarırsın.
 
Bu durumlarda en sık kullandığım örnek şudur. Bir gömleğin düğmelerini yanlış iliklediğimizi ancak son düğmeyi iliklediğimizde anlarız. Yani sonu görmeden yanlışı fark edemeyiz. İlişkiler de bunun gibidir. Bazı hatalar sonda gizlidir. Yani balık baştan kokmuyor her ilişkide.
Doğru aşkı, yanlış insana verdiğiniz için asla kendinize kızmayın, pişman olmayın. Siz doğru bir şey yaptınız. Tıpkı iyilikten anlamayana yaptığınız iyilik gibi. Birisi aşkımızın değerini bilmediği için aşktan vazgeçemeyiz. 
“Üstada sormuşlar kırılan kalp yine sever mi?
Üstat da; Evet demiş.
Adam peki demiş,
-Üstadım siz hiç kırılan bardaktan su içtiniz mi?”
Üstat da cevap vermiş; Peki sen hiç bardak kırıldı diye su içmekten vazgeçtin mi?
 
Evet, bardağı kaç kişi kırarsa kırsın, bardak kaç kere kırılırsa kırılsın biz aşk ve sevgi suyunu içmekten vazgeçmemeliyiz.
 
Bir kişi ilişkide hangi özelliğini ön plana çıkarır ise o özelliğinin daha çok sömürülmesi ve kullanması kaçınılmazdır.
 
Hayatımızda en önemli iki tercih olan eş ve iş seçimi, tüm yaşamımızın büyük bir alanını teşkil eder. Özellikle hayata bakış açımız, hayattan beklentilerimiz ve idealize ettiğimiz ilişki şeklinden yola çıkarak eş adayını veya partneri seçmek isteriz. Tüm seçimlerin yaşanmamışları yaşamak hayaline göre yapıldığını düşünürsek, partnerimizi de ideallerimize ve geleceğimize göre seçmeliyiz. Tercihimizde, geçmiş ilişki tecrübelerinin bizi ne kadar yönlendireceği ve etkileyeceği önemli bir noktadır. Eğer tüm ilişkilerinizde hep aynı sonuçları yaşadıysanız; Seçim kriterlerinizde sıkıntı vardır. Eğer, siz kendilik değeriniz hakkında gerçek veya gerçeğe yakın bir iç görüye sahipseniz, kendinize uygun bir partneri bulmanız daha kolay ve daha kısa sürede olacaktır. 
 
Partner seçiminde hatalar:
1.Üzerinden prim yapacağı kişiyi aramak.
2.Çocukluğumuzda eksik kalmış yaraları eş seçimiyle tedavi etmek. Mesela, babasıyla ilişkisi kopuk büyüyen kızın, olgun, yaşlı kişilerden hoşlanması gibi.
3.Varoluşunu kanıtlamak üzere, kendinden üstün veya çevresinin özendirdiği birini aramak. Kendini toplumsal yaşamı içinde yetersiz gören birinin benliğini kanıtlamak için onaylanacak ya da tam tersi birini seçmesi.
4.Evliliği veya ilişkiyi bir iyileşme olarak görmek ve eşinin kendisini tedavi edeceğini düşünmek. Ne vereceğini değil, ne alacağına odaklanan birinin seçim şeklidir bu. Ben onunla mutlu olabilir miyim yerine, o beni mutlu edebilir mi bakış açısıyla seçim yapmak.
5.Aileye bağımlı birinin, sevmediğini biriyle aile baskısı ile ilerde severim diye evlenmesi.
6. Sık flörtlerden sonra yorulup bir an önce düzenli ve sağlıklı ilişki yaşamak adına tanımadan acele edip evlenmek
7.Ebeveyne olan isyanı somutlaştıran tercih. Bazı bireyler, ailelerin kendilerini yetersiz görmeleri ve her şeylerine müdahale etmeleri nedeniyle, onlara karşı kendilerini hep yetersiz ve ezilmiş hissederler. Böyle bireyler, belli bir yaşa geldiklerinde isyanlarını ailenin kabul etmeyeceği birini seçerek gösterirler. Aslında o seçimin içinde hem aileye isyan yatar hem de kendi bireyselliğini ilan etmesi yatar. Yanlış olduğunu bilse de bu tercih onun var olma girişimidir. Aileler inat ettikçe tam istediği ortam olur ve kişi birikmiş hesapları ve savaşları bu ilişki üzerinden giderir. Yapılması gereken akılcı telkinlerden sonra inatlaşmamak ve terapi desteği almaktır. 
 
Rujunun tadını erkenden tattıran, rimelinin tadına da kendisi bakar.
 
Aslında bu seçenekleri arttırmak mümkün. Esas bilinmesi gereken şudur ki, tercihler düşünceden başlayıp kalbe doğru yol alır.
Yani evlenmeden veya ilişkimiz olmadan önce neyi niye istediğimizi bilmeliyiz.
Aslında seçeceğimiz, kişi ve ilişki şekli ve sınırları kafamızda çizilmiştir. O nedenle aşık olacağımız kişiyi önceden biliriz. “Yıldırım” aşklarında, “çarpılmalarda” da bu böyledir. 
Aslında kimseye çarpılmıyoruz. Biz zaten çarpıldığımız (etkilendiğimiz) kişiyi önceden düşüncelerimizde yaşatıyorduk.
O ideaya en yakın olanı gördük ve “işte bu” dedik. Yani kime âşık oluyoruz? Evet, yıllarca üzerine kafa yorduğumuz, hayal ettiğimiz, kafamızda tasarladığımız birine âşık oluyoruz ve o beklenen biri. Sadece kim olduğu belli değildi. Bazen “ben herkese âşık olabilirim simitçi, memur, şoför “ vs. gibi söylemler duyarız. Bunu söyleyen bir arkadaşımın on yıldır bir simitçiye âşık olmasını beklediğimi de söylemek isterim. O halde, önümüze gelen herkesten elektrik almayız. Elektrik alacağımız kişinin kim olduğunu, kendimizi sorgular ve zorlarsak zihnimizde bulabiliriz.
 
Doğru yolu çizmek için önce yanlış insanların üstünü çizmelisin.
 
Aynı yöntemleri kullandıkça, aynı sonuçlardan kaçamazsınız. İlişkilerdeki başarısızlıkla ilgili söylenecek en güzel söz; “aynı yöntemlerle farklı sonuç alacağını ummanın delilik olduğunu” söyleyen Einstein’ın sözüdür. Defalarca evlenmek, partner değiştirmek, suçu sürekli başkasında bulmak, bu sözün yansımasıdır. Kişi devamlı aynı sonuçları yaşıyor ise, ya aradığı kriter yanlış ya yürütme şekli yanlış, ya psikolojik yapısının farkında değildir. Yukarıda belirttiğimiz gibi, esas olan, önce kendimizi tanıdıktan sonra “ben”in ne istediğini keşfetmektir. “Ben ”ini tanıyan biri, onun isteğini de bilir. Geriye sadece nasıl yapacağını öğrenmek kalır. Ne istediğinizi bilmediğiniz sürece, nasıl yapacağınızı bilmenizin bir anlamı yoktur. Eğer bulduğunuz kişi size uymuyor ise ilk yaşayacağınız şey, yoğun bir şekilde onu değiştirmeye ve eleştirmeye çalışmaktır. Yoğun değiştirme eleştirme çabasının altında üç şey yatar; ya uygunsuzluk ya mükemmeliyetçilik ya da hafif narsizmin verdiği bencillik. 
 
Size uymayan yönü, eleştirmekle uyumlu hale getiremezsiniz. Yılardır eleştirdiğiniz partnerinizin A özelliği ne kadar değişmiştir? Eleştirmek veya onu suçlamak hem ilişkiyi yıpratır hem size karşı nefret ve inat yaratır hem de onun sanki bilerek değişmediğini düşünmenize, buna bağlı olarak da öfkelenmenize ve saldırgan olmanıza neden olur. O halde ilişkilerde eleştirmekten çok, karşılıklı uzlaşma ile çözüm aranmalıdır. Aynen şöyle: Bir alış-veriş pazarlığında satıcı 1000 lira ister siz ise 800 lira verirseniz her iki tarafın 100 liralık vazgeçişi ile 900 lirada uzlaşma sağlanır.
 
Yeni Sevgilim, Yara Bandım
 
İlişkisinin taziyesini tamamlamadan yeni ilişki yaşamak, riski satın almaktır. Yani kalbiniz bardak, eski ilişkiniz ise dibinde az kalmış çaydır. Siz çayı dökmeden bardağa kola koyarsanız orta çıkacak şey, ne kola ne çay olacaktır. Kendinizi “resetlemeden” yeni ilişki yaşarsanız, yeni ilişkide GÜVEN sorunu hep sürecektir. Aidiyet sorunu yaşayacaksınız. Ben ikincil ilişki veya evliliklere TEPKİSEL EVLİLİK/İLİŞKİ diyorum. Biten ilişkiden hemen sonra başlayan ikincil ilişkileri, birincinin başarısızlığını kendine ve çevresine bir an önce unutturmaya çalışmak ya da acısını kapatmak için seçilen ilişki olarak değerlendirmekteyim.
 
Ayrılır ayrılmaz, yapılan sevgiliye yara bandı denilir.
 
Dedik ki kalbiniz, bardak, ilişkiniz ise içindeki çay. O halde önce çayı dökün, bardağı temizleyin. Çayın ağzınızdaki tadı da geçtikten sonra kana kana kola içebilirsiniz. Bardağın içindeki her damla çay, bardağa dolduracağınız kolanın tadını etkileyecektir. Yeni şey,ne çay ne kola olacaktır.
Biten ilişkide eksik olan neyse, yeni adayda  en çok onu ararsın.
 
Ayrılık sonrası yeni sevgili yapmak, ancak yeni heyecan verir. Ama ilişkinin süresi kısalır. Onu bilinçaltınızda eskisiyle kıyaslarsınız, böyle olunca da yeni eşi/sevgiliyi olduğu gibi kabul etmek size zor gelir. Farkında olmadan, eski sevgilinize benzetmeye, onunla yaşadığınız şekilde bir ilişki yaşamaya ve aynı duyguları hissetmeye çalışırsınız.
Hemen sevgili yapmak, iyileşme  ve taziye sürecini  kaldıracak kadar güçlü olmadığınızı, kendinizi güçsüz hissettiğinizi gösterir. Çivi çiviyi sökmez. Uygulamalı olarak da sökmüyor.
 
Çivi çiviyi sökmez.

Bu yazı  Aile Evlilik Terapisti Serhat Yabancı beyin "Unutmak mı Affetmek mi?" kitabından alınmıştır.

Kitap Siparişi için Telefonlarımız: 0533 373 81 23  & 0532 158 35 55