Eşinizi/ Sevgilinizi Değiştirmek
Mümkün mü?
❧
İlişkilerin temel sorunlarının başında partnerini değiştirme çabası gelmektedir. Değiştirmek isteyen kişi, eşini/ sevgilisini, ilgisiz ve sorumsuz veya “düzelmez” olarak nitelerken, değişmesi beklenen eş ise “beni istediği şekle sokmak istiyor” diyerek direnç ve tepki gösterir. Peki değişmek mi doğru yoksa ben değişeceğime o değişip beni kabul etsin düşüncesi mi doğru? Bu sorunun doğru cevabı için tek tek olay üzerinde yorum da yapılsa esas olan değişimin amacı ve ilişkiye ne katacağıdır.
Eşini veya sevgilisini değiştirmek isteyen kişi, eşinin değişmesi halinde hiçbir sorun kalmayacağını iddia eder. Fakat genel olarak değişim isteğinin amacına bakmak lazım. Oysa esas sorun, tanımadan değiştirmeye çalışmaktır.
Birini değişime yıllardır zorluyorsanız , onu tanıyamamışsınızdır.
Partnerler Neden “Değişim” İster?
•Sosyal çevreye, eşini değiştirdiğini göstererek güç gösterisinde bulunmak ve gücünü kanıtlamak
•Eşini, kafasında oluşturduğu eş profiline uydurarak mutlu olacağını düşünmek
•Çevresel yorumlardan etkilenerek sosyal beklentileri temel almak.
•Eşini başkasıyla kıyaslamak
•Dişine göre birini seçerek onu istediği şekle koyacağını düşünerek evlenip, direnç halinde ise kavga çıkarmak
•Eşini “işe yarayacak” hale getirmek için “yontmaya” çalışmak.
•Mükemmeliyetçi olmak veya bu konuda takıntılarının olması
gibi çeşitli nedenleri sayabiliriz. Tabii ki “değiştirmemeli” veya “değişime karşıyım” demiyorum ama yanlış bir çabanın bazı olumsuz sonuçlar doğurabileceğini bilmek gerekir.
Devamlı Bir Değiştirme Dayatmasının Sonucunda Neler Olabilir?
•Öfkeli tepkiler (değiştirmek isteyende de değişilmesi istenen de görülebilir)
•Yoğun eleştiri bombardımanı
•Güçsüz ve yetersiz hissettiren ifadeler
•İlişkiye olan bağın zayıflaması
•Aldatma
•Umursamama
•“Nasıl olsa ne yapsam yaranamam” deyip normal sorumluluklarını bile yapmamaya başlama tepkisi
•İletişimin azalması veya kesilmesi
Değiştirme Çabası Sonuç Verir mi?
Eşini değinmeye zorlamak, çoğu zaman ilişkide doğabilecek en büyük çatışmanın temelini oluşturur. Burada bilinmesi gereken, değiştirmek istedikçe direnç yaratılıyorsa, bu çabanın hiçbir sonuç vermeyeceğidir. Değişim isteğinizi bir haklılık mücadelesi veya dayatma olarak ortaya koyduğunuz sürece bu beklentiniz karşılanmayacaktır. Kişinin kafasında somut bir model yok ise hayatındaki insanı değiştirmeye çalışması ya da ayrılması sorunu çözmez, aksine yeni ilişkisinde de karşısındakini değiştirme çabası devam edecektir. Özellikle sağlıklı bir anne veya baba modeli bulunmayan bireyler, kendisine uygun eş kavramı hakkında net bir profile hiçbir zaman sahip olamazlar. Yani tam olarak ne istediklerini bilemezler. Bazen 7-8 evlilik yapan insanlar ile karşılaşıyoruz. İncelediğimizde bu kişilerin tüm evliliklerinde de aynı hatayı yaptığını görürüz. O hata ise, “karşısındakini değiştirmeye çalışmak” tır.
İyi geçinmek iki kişinin kusursuz olmasıyla değil, birbirlerinin kusurlarını hoş görmesiyle olur. Oğuz Atay
Eşimi Hiç Değiştirmemeli miyim?
Bir ilişkide değişim elbet olmalı. Eğer ilişkiniz sizde herhangi bir değişim yaratmıyor ise sizin için önemli değildir veya mutsuzsunuzdur. Değişim sadece yeni davranış kazanmak değil, mutlu olmak, mutlu görünmek, pozitif-negatif olmak, sosyal-asosyal olmaktır. Yani olumlu olacağı gibi olumsuz da olabilir. Ayrıca değişim, sevgi dili ile olmalıdır. Emir dili ve olumsuz dayatmalar ile olmamalıdır.
Yani bir ilişkide/ evlilikte değişim kaçınılmazdır. O halde değişeceğiz ama nasıl ve ne kadar? Zaten evlenip değişmeyene evlendi diyemeyiz. Çünkü evlilik, bekârlığın devamı değil, %50 oranında tam tersidir. O halde evli birinin değişmesi, sağlıksız değildir, sisteme uyuyorsa sağlıklıdır.
En Az Değişim Gerekliliği Nasıl Sağlanır?
Bu konuda en doğru olan, en az değişim beklenecek eş adayını bulmaktır. Size hiç uymayan biriyle evlenmeniz halinde değiştirme mücadelesi/ çatışma kaçınılmazdır. Ama size uyan biriyle evlenmeniz, değişim gerekliliğini ve oranını azaltır, uyumu hızlandırır.
Bazen kişilik özelliklerimiz de partnerimizi değiştirmeye zorlamamıza neden olur. Mesela takıntılarımız, mükemmeliyetçiliğimiz veya özgüven eksikliğimiz gibi. Bu kişilik özelliklerimizin farkına varana kadar problemi hep eşimizde buluruz. Kişilik özelliklerimiz gereği aşırı beklentilerimiz vardır ve bu nedenle partnerimizi hep yetersiz görürüz. Oysa sorun partnerimizde değil, bizim sert, kuralcı ve hataları gören negatif mıknatıs özelliğimizdedir. Bu tip kişilik özelliklerine sahip kişilerin eşleri genellikle, aşırı eleştirisel ve devamlı ortaya çıkan sorunlu durumlardan dolayı huzursuz, ilişkinin geleceği hakkında ise umutsuzdurlar. Bu umutsuzluk ise iletişimden kaçma, çocuk yapmama, ilişkiden uzaklaşmaya kadar varan sonuçlar doğurabilir.
Değişim Konusunda Önemli Bilgi ve Öneriler
1. Değişmesi istenilen konuyu partnerimize direkt ve net olarak ifade edin.
2.Eşinizin davranışının sizin üzerinizdeki etkisini söyleyin, sonra da ne yapması gerektiğini belirtin. Bu konuda desteklerinizi söyleyin. Sadece “yap” veya “yapma” demek değişim yaratmaz.
3. Evliliğinizin ilk yılları ise partnerinize ve ilişkinize zaman tanıyın.
4.Evliliğin ilk yıllarında sadece 1-2 hatayı/ sorunu görüp olumlu yanları yok saymayın.
5. Suçu ve sorunların sorumluluğunu eşinize yüklemek yerine beraber aşılacağına inanın. Hiçbir sorun sizin desteğiniz olmadan aşılamaz.
6. “Eşim değişirse tüm sorunlar çözülür.” Demek yerine, duruma “ben ne yapabilirim?” diyerek bir bakın. Kendi beklentinizin de ona göre saçma gelebileceğini düşünün.
7. “Esas sorun eşimde mi yoksa benim beklentilerim mi yüksek?” Sorusunu kendinize sorup iç görünüzü arttırın.
8. “Esas sorun eşimde mi yoksa benim mükemmeliyetçiliğim veya mükemmeliyetçiliğimde veya takıntılarımda mı?” Sorusunu kendinize sorup iç görümüzü arttırın.
8. İdeal eşi oluşturmaktan vazgeçin. Zihinde yaratılan değil, birlikte olunan sizin eşinizdir.
9. Sürekli “olması gereken eş” kavramıyla uğraşmak yerine, “olanı” esas alıp onunla nasıl mutlu olunacağını düşünün ve bunun yollarını bulun.
10.Kendinize ait, hayata bakış açınız ile ilgili sorunlarınız olabilir. Eğer böyle bir durum varsa, bu sorunların eşinizle değil kendinizle alakalı olduğunun farkına varın. Destek alın.
11.Ailenizi inceleyin. Eleştirel anne-babanız mı var? Memnun edici bir yapınız mı var? Bu niteliklere ve yetişme tarzına sahip olanların her zaman eleştirel olabileceğini unutmayın.
Değişim Konusunda Yanlış ve Çarpıtılmış Düşünceler
1.Başarılı evlilik, karşıdakini değiştirmekle mümkündür.
2.İlişkide o bana uymalıdır.
3.O beni, olduğum gibi kabul etmelidir ama ben onun için çaba göstermemeliyim.
4. Seven insan her şeyi yapar.
5.Seviyorsa değişir.
6. Değişmemesi, beni istememesidir.
7. O değişmediği sürece bu evlilikte mutlu olamayız.
8. Onu olduğu gibi kabul edersem, “kaybeden” olurum.
9. Onu olduğu gibi kabul edersem pes etmiş ve taviz vermiş olurum.
10. Onun değişmemesi güçsüzlüğünün göstergesidir.
11. Değişim güçlü olmaktır.
12. Sürekli söylersem değişir; o halde sürekli söylemeliyim.
13.Değişmediği sürece ona iyi davranmamalıyım.
14.İnatçının tekidir o (inatçılık karşılıklıdır).
15.Arkadaşımın eşi onun için çok değişmiş. Demek ki isteyen değişir.
Bu düşünceler ve davranışlar, bizim ilişkiye ve eşimize bakış açımız olup, bizi hareket ettiren dinamiklerdir. Unutmamalıyız ki, bakış açımız değişmeden davranışlarımızı asla kontrol altına alamayız.
Ben Değişmek İstemiyorum O Değişsin
Yıllar boyu tartışılan ve her ilişkide cevabı en çok aranan sorudur: kim değişmeli?
“Partnerlerden hangisinin değişimi?” derken aslında ilk ele alınması gereken ilişkide hangi sorunların yaşandığıdır. Eğer bir ilişkide değişim tartışması varsa, o ilişkide çeşitli sorunların olduğu anlamına gelir.
Bir insan istemiyorsa, hiç kimse ona tek bir cümle bile öğretemez.
Partnerlerin en çok istedikleri partnerinin değişimi olmasına rağmen, en dirençli konu da aynı şekilde değişmektir. Eğer bu değişim bir de başkası istediği için ise direnç iki katına çıkar. Peki, ilişkide ya da evlilikte yaşanan her sorun için mutlaka bir tarafın değişmesi mi gerekir? Aslında bu, değişimden ne beklediğimizle alakalıdır. Kişilik çok az da olsa değişebilir. Çevre, kalıtım ve zamanın etkisiyle şekillenen kişiliğin, birinin isteğiyle aniden ters tarafa dönmesi mümkün değildir. Değişenler de; ya rol yapıyordur, ya sorun çıkmaması için uyum sağlıyordur ya da vazgeçmiştir. Terapilerde yapılan şey, değişim değil, iki tarafın yürütebileceği yöntem geliştirmektir. Sonuçta kimse eşi istedi diye kişiliğinden vazgeçmez. Zaten elinde de değildir. İstese de vaz geçemez.
İlişkide Değişim Nedir, Ne Değildir?
1.Yaşanan sorunun çözümü değişimle mümkün değildir.
2.“Değişim” ifadesi yerine “uzlaşma” ifadesi konulmalıdır.
3.Uzlaşmak taviz vermek değil, sorun çözmektir.
4.Beklentiler sadece yaşanan soruna ait olmalı ve kişilik yapısına dayandırılmamalıdır.
5. Aslında değişim dediğimiz şey, ortak nokta bulmaktır. O halde iki taraf adım atmadan değişim olmaz.
İlişki seanslarına gelen çiftlerin “sorununuz nedir?” sorusuna ilk cevapları: “partnerim/ eşim değişirse sorun biter” olmaktadır. Erkekler, “eşim abartıyor” derken, bayanlar ise tüm sorunların eşlerinin ilgisizliği ve sorumsuzluğundan kaynaklandığını belirtmektedirler.
Evlilik ve ilişkilerde değişim ile ilgili gözden kaçan esas nokta, değişimin karşılıklı olması halinde mümkün olacağıdır. Yani siz hiç bir şey yapmadıkça eşinizin değişmesini beklemek haksızlık olur. Unutulan nokta ise, rahatsız olduğunuz davranışta sizin de katkınız olup olmadığına bakmaktır.
İlişkide rahatsızlık yaratan bir davranış her türlü eleştiriye, rahatsızlığın ifade edilmesine rağmen değişmiyorsa bu davranışın ilişkinin termometresi olduğu unutulmamalıdır. Bu davranış; bir tepki mi, intikam mı, beklentinin karşılanmaması nedeniyle ödeşmek adına mı, mesaj amaçlı mı, ilişkide kendini korumak amaçlı mı? Davranış, toplumun veya yaşadığı sosyal yaşamın yücelttiği bir davranış mı, ilgi çekme amaçlı mı olup olmadığını bulmadan, davranışın ortadan kalkmasını istemek yeterli çözüm değildir.
Değişim İhtiyacını Nasıl Saptayacağız?
Şimdi eşiniz veya sevgilinizin sizi en çok rahatsız eden davranışını düşünün.
1.Bu davranış ne kadar zamandır devam ediyor?
2.Bu davranışın değişimi için siz neler yaptınız?
3.Şu ana kadar kullandığınız çözüm yöntemleriniz işe yaradı mı?
4.Bu davranışın ortaya çıkışında sizin ne gibi etkileriniz olmuş olabilir?
5.Davranışın devam etmesinde sizin ne gibi -farkında olmadan- sürdürücü tepkileriniz olmuştur?
Kısacası partnerinizin değişimi için ortak çalışmalar yapılmalıdır. Yani sizin de katkınızın olması lazım. En çok görülen katkı, davranışın değişimi için bugüne kadar kullandığınız yöntemi değiştirmektir. Mesela on yıldır eşinizin bir davranışının değişmesi için X yöntemini kullanıyorsunuz ve hala işe yaramıyorsa artık bu yöntemi terk etmek kaçınılmazdır. Aynı yöntemlerle farklı sonuç alamazsınız.
Genelde partner, değişimi şartlı olarak kabul eder. Bu durumda şartlar eşit olmalı ve böyle kabul edilmelidir. Mesela, “ben daha ilgili olacağım ama sende devamlı kontrol etmeyeceksin” gibi. Değişim için bize şart sunuluyorsa, çözüme ortak olmalıyız.
Değişimlerde, en büyük sıkıntıyı yaratan nokta, hemen değişim beklemek ve müfettiş gibi gözlemektir. Mesela eşiniz ilgili olmak konusunda değişim sözü verdi. Biz hemen bunu beklemek ve ani bir değişim istemek hakkına sahip değiliz. Bunun için zaman tanımak ve her olumlu adımı pekiştirmek lazım. Eğer yapılana değil de yapılmayana odaklanırsak, değişim sürecine giren partnerin motivasyonu kırılır ve vazgeçebilir. Unutmayın ki partneriniz değişimi sadece sizin için yaptığını düşünebilir ve bunu büyük bir fedakârlık olarak görebilir. Bunun olumlu olarak pekiştirilmesi gerekir. Aynı zamanda sizde bu süreçte onun beklentisini karşılamak için çabalamalısınız. İki taraf da aynı anda başlamalıdır. Müfettiş eş olmamak için de hem ilişkiyi yürütmek hem de karşılıklı birbirine zaman tanıyıp destek olmak gerekir.
Neleri Kabul Etmeli, Neleri Etmemeli?
Bu konu, ilişkinin ve tarafların özelliğine göre değişir. Ama kabul edilmez dediklerimiz genelde herkesin yanlış bulduğu şeyler olmalıdır. Şiddet, alkol, devamlı aldatma, (Neden devamlı diyorum çünkü bu konu her evlilik için özeldir, kendi içinde değerlendirilmedir.) sorumsuzluk, ilgisizlik, vs. gibi. Tabi burada esas olan bir başka nokta ise kabullenilmeyecek olan davranışın sıklığı ve sürekliliğidir.
Esas olan aslında yapılan davranış kadar SIKLIK ve SÜREKLİLİĞİDİR. Davranışın bir/kaç kez olması genelde tolere edilebilir. Bu nedenle anlık ve çok nadir davranışları genele yaymadan değerlendirmeliyiz.
Neleri kabul edelim: Öncelikle, sahip olunan ve değişmezleri ya kabul etmeliyiz ya da başında isek karar vermeliyiz. Din, dil, ırk, şekil, kültürel durum, aile gibi. Bunlar kabul edilmelidir. Çünkü bunlar kişinin kendisinin bile değiştiremeyeceği, kaldı ki bir ilişki için değiştirmemesi gerekenlerdir. Sizi siz olduğunuz için seven/kabul eden biriyle evlenir/sevgili olursanız, tavizler yaşamazsınız. Bir ilişki için kendinizle devamlı çelişmezsiniz.
Bazı temel dinamikler vardır. Kalıplaşmış yaşamsal bakış, inanç şekli, toplumsal roller(evin reisi, annelik), iş bölümü gibi konularda değişim daha azdır. Bu nedenle evlenirken bunları kabul ederek başlamak lazımdır. Çünkü en çok sorun yaşayan çiftler, birbirini en çok eleştirenlerdir. Birbirini en çok eleştirenler ise birbirini olduğu gibi kabullenmeyenlerdir.
Kabul edilecekler: inancı, etnik kimliği, mezhebi, mesleği, gelir durumu, kök ailesi, ailesiyle ilişki ağı (evliliğe bulaştırmadan), görüntüsü, zarar vermeyen hobileri.
Adamına göre davranmak doğru bir yöntem değildir.
Siz onlara göre davrandığınız sürece, sizin bir duruşunuz olmaz. Siz onlara göre davrandığınız için, herkes size, kendi istediği gibi davranır.
Kabul edilemeyecekler: öfkeli olması, şiddet uygulaması, yalan, aldatma, kurgusal kıskançlık, aşırı eleştirel tutum, sorumsuzluk, ilgisizlik, bencillik.
Eleştirmek ile yol göstermek farklı şeylerdir. Birinde mutsuz, diğerinde mutlu edersiniz. Mutsuz ettiğiniz kişi, dediklerinize değil, duygularına odaklanır.
Aslında Sabır Değil Tavizmiş
Kaybetmek istemiyorsan, önce kendini kaybetme
Kabul edilemeyeceklerde en iyi yöntem, alttan almak değil, tam tersine dik durmaktır. Sabır ile tavizi karıştırmamak lazım. Sabır, durumsal davranışları hoş görmek iken, taviz, sürekliliği olan davranışlara eyvallah demektir. Alttan aldığınızda, o sizin rahatsız olmadığınızı düşünecek, davranış devam edecektir. Sonrasında tepki gösterdiğinizde ise, bu durumu size yükleyecektir. “Bu kadar rahatsız olduğunu bilmiyordum, bugüne kadar rahatsız olmuyordun da bugün neden rahatsız oluyorsun, biri aklına mı girdi” gibi söylemler duymanız muhtemeldir. O halde en sağlıklı çözüm; rahatsızlık veren davranışları, söylemleri kaynağıyla paylaşmaktır. Paylaşırken şu yöntem izlenmelidir.
*Yaptığın X davranışından dolayı…. hissediyorum.
* Yaptığın X davranışından dolayı….. benim hakkımda ….. düşündüğünü düşünüyorum.
*Bu davranışların beni çok kırıyor-üzüyor, mutsuz ediyor. Devam ettikçe senden uzaklaşıyorum.
Davranış devam ederse, mesafeli davranışlar aşamasına geçilmelidir. Rahatsızlıklar ise her durumda, ciddi ve alınsın alsın almasın, söylenmelidir. Zamanla sistematik duyarsızlaşmanız halinde davranış onun için eğlenceye dönüşebilir.
Kabul edilemeyecek davranışlarda, eşiniz veya partneriniz sizinle değil, başkasıyla da evli olsaydı yine aynı tepkiyi görecektir. Bu tip durumlarda da, “ kim olursa olsun bu durumdan rahatsız olurdu” diye düşünmek gerekir.
Ne içine at sessiz kal , ne de her şeye itiraz edip bağır
Alttan almak;
*Gizli öfkeleri arttırır.
*Ani patlamalara neden olur.
* Duygusal, cinsel uzaklaşmalara neden olur.
* Zamanla depresyona sürükler.
*Alttan alan, kendini güçsüz ve hakkını savunamaz hisseder.
* Alttan alan kişi, zamanla yaşamanın çoğu alanında pasifleşmeye başlar.
*Alttan alan kişi, diğer insanlarla ilişkilerinde öfkeli olur. Eşine gösteremediği öfkeyi, çocuğuna, arkadaşına annesine gösterir.
*Alttan alan kişi, sanal bir korku yaşadığı için, hep gergindir. Sağlık sorunları zamanla yaşar.
*Alttan almak sürekli ise, sevgi ve saygı göstergesi değil, kaygı ve korku göstergesidir. Dediğim gibi anlık hataları alttan almak sorun olmaz. Sorun olanlar sürekli rahatsızlık veren davranışlardır.
Değişim Beklentisi Öfke Yaratır
Eşimizin değişmesini bekleyip sonuç alamadığımızda öfkemiz artar. Onun bencil olduğunu düşünürüz. Bizi bilerek üzdüğünü, üzüldüğümüzü, rahatsız olduğumuzu bildiği halde davranışa devam ettiğini düşünürüz. Bu ise bizde aşırı öfke ve tahammülsüzlük yaratır.
Kabul edilemeyecek davranışların değişimi ve kabul edilebilir olması için uzlaşılmalı ve beraber çözüm adımları atılmalıdır. Kazan-kazan anlaşması yapılabilir.
Öfkelerin çoğu algı hatasıdır. Öfkelendiğimiz konunun, hakaret, aşağılanma, değer görmeme olarak algılanması öfkelenmeye neden olur. Bu nedenle davranış mı sorun, yoksa biz mi davranışı sorun olarak görüyoruz, incelenmelidir.
Kısaca eşinizin veya sevgilinizin değişmesi, gerçekçi bir beklenti değildir. Esas olan uyum sağlamaktır. Uzlaşmaktır.
Yedinci Bölüm
Mutlu Evlilik Nedir?
❧
•Mutlu evlilik; faturaların ödendiği, çocuğun ihtiyaçlarının karşılandığı, iş ve ev sorumluluklarının yerine getirildiği bir sistem değildir. İyi bir evlilik, herkesin kendini huzurlu, mutlu ve güvende hissettiği bir sistemdir.
•Mutlu evlilikte hoş görü vardır. Her hatanın peşine düşülmez. Eşler birbirinin hatalarını bazen görmezden gelir, bazen de uygun bir üslupla rahatsızlıklarını ve ne yapılması gerektiğini ifade ederler.
•Mutlu evlilikte güler yüz vardır. Şakalaşma, esprili iletişim vardır. Eşler, birbirlerinin şakalarının altında bir şeyler aramazlar. Şakaları kimse kişiliğine yormaz. Şakalar ve espriler, karşıdakinin zayıf veya hassas noktaları üzerine yapılmaz. Evde güler yüz olduğu sürece de gerginlik olmaz.
•Mutlu evlilikte, kimse niyet sorgulayıcısı olmaz. Hem çocuklar hem de eşler, söylemleri de eylemleri de olduğu gibi kabul eder. Duyulan ve görülenler esas alınır. Altında bir şey aranmaz. Anlaşılmayan ve şaşkınlık yaratan durumlar da ise bu durum ifade edilir. Kurgu yerine açıklama beklenir.
•Mutlu evlilikte, dokunsallık vardır. Eşler ve çocuklar hislerini ve düşüncelerini dokunarak, sarılarak gösterirler. Üzüntülerde, sevinçlerde temas ile duygunun yoğunluğu aktarılır. Karşılıklı güven ve destekleme sağlanır.
•Mutlu evlilikte cinsellik yaşanır. Cinsellik, iki tarafın da onayı ile yaşanır. Bir güç veya silaha dönüştürülmez. Aynı zamanda cinsellik, güzel bir süreci süsler. Sadece tek taraflı tatmin için değil, karşılıklı tatmin ürünü olmalıdır.
•Mutlu evliliklerde cinselliğin şekli yoktur. Eşler kendini rahat ve güvende hisseder. Kaygılardan arınmış, gizli öfkelerin olmadığı zihinlerden dolayı cinsellikten daha çok keyif alırlar.
•Mutlu evlilikte özlemek vardır. Eşler birbirini özlerler, görüşemediklerinde birbirinden haberdar olurlar.
•Mutlu evlilikte eşler, gün içinde ve beraber iken birbiriyle iletişim kurmak isterler. Sesini duymak bile iki tarafa güven ve huzur verir. Bazen sırf sesini duymak için nedensiz arayabilirler. İletişimin amacı ve içeriği sorgulanmaz. Yaşattığı hisse odaklanılır.
•Mutlu evlilikte, eşler birbirini merak ederler. Gün içinde neler yaptığını, yemek yiyip yemediğini, yorulup yorulmadığını merak ederler.
•Mutlu evlilikte, kıskanmak sevginin göstergesi değildir. Çünkü iki taraf birbirine güvenir. Kıskanmak yerine destek olmak ve sahiplenmek vardır, sahibi olmadan.
•Mutlu bir evlilikte eşler birbirinin hassasiyetlerini önemserler. Bazen kendisine uymasa bile karşıdakinin bir birey olduğunu, kendisine uymasa bile onun o yönünü kabul etmesi gerektiğini bilirler ve kabul ederler. Öneride bulunurlar ama kabul görmezse önerilerinde ısrarcı olmazlar.
•Mutlu evlilikte fedakârlık vardır. Fedakârlıklar, karşılığı ya da fark edilmesi beklenen amaçlar için yapılmaz. Eşler, fedakârlıklarda, kendinden ödün vermezler. Yapabilecekleri kadarını yaparlar. Bu nedenle de yaptıklarından dolayı sonradan pişmanlık duymazlar.
•Mutlu evlilikte bakışlara çok önem verilir. Eşler birbirine sevgi dolu bakarlar. Gözlerden sevgi ve umut akar.
•Mutlu evlilikte, herkes kendisi gibidir. Maske takmak, duruma göre hareket etmek zorunda kalmazlar. Eşler, birbirini olduğu gibi kabul ettiği için, rahat ve kendiliğinden davranışlar ve duygular yaşanır.
•Mutlu evlilikte; kadın-erkek arasında eşitlik veya üstünlük savaşı yoktur. Cinsiyetin getirdiği özelliklere saygı duyulur. Sınırlar aşılmaz. Farklılıkların da üstünlük olmadığı fikri hâkimdir.
•Mutlu evlilikte şiddet yoktur. Öfke gösteren olursa tüm sorumluluğu alır, karşıdakini, öfkenin nedeni olarak suçlamaz.
•Mutlu evlilikte sorumluluklar ve iş bölümü, eşlerin yoğunluğuna ve güçlerine göre şekillenmiştir. Basmakalıp ya da geleneksel roller keskin değildir. Herkes başarılı olduğu alanda ön plana çıkabilir.
•Mutlu evlilikte, öfkeler ve kırılganlıklar biriktirilmez. Anında ve uygun üslupla ifade edilir. Hata yapan hatasını kabul eder ve özrünü diler.
•Mutlu evlilikte, özür dilemek ve hatasını kabul etmek bir saygınlık göstergesidir. Kimse özür dilemeyi bir ego veya güçsüzlük olarak algılamaz.
•Mutlu evlilikte hata yapan özür diler ve gönül alma konusunda sorumluluğu üstlenir. Eşler de birbirinin samimiyetinden dolayı çabuk affedicidir.
•Mutlu bir evlilikte, sosyal kültürel aktiviteler birlikte yapılır. Planlama sadece bir eşe yüklenmez, iki taraf ta planlama yapar.
•Mutlu evlilikte, özel günler mutlak olarak kutlanır. Kutlamanın şekli ve içeriği evliliğin şekli, bütçesi ve yapısına göre yapılır. Kutlamalar; mutlak olarak belli kalıplara sıkıştırılmaz.
•Mutlu evlilikte iltifat ve övgü çok sık kullanılır. Estetik anlamda ve duygusal anlamda iltifatlar yapılır. Yapılan işlere ve sorumluluklara övgüler yapılarak hem eşlerin kendini değerli ve yeterli hissetmesi sağlanır hem de motive edilerek devamı sağlanır.
•Mutlu evlilikte eşler sadece anne-baba değil aynı zamanda eşlik görevlerini de sürdürürler. Baş başa kalmak için planlama yaparlar. Birbirlerinin duygusal, sosyal, cinsel ihtiyaçlarını gidermeye çalışırlar.
•Mutlu evlilik, doğal yoldan elde edilmez, evliliğe yapılan yatırım ve verilen çabalar ile sağlanır. İki taraf “ isteyip çabaladıktan” sonra her evlilik mutlu olmaya mahkûmdur.